32. Sayı

Menim Dilim – Nuh Öztürk

  Atalarının doru kısraklar, yağız küheylanlarla tozu dumana kattığı bu yolu, tangır tungur homurdanan bir minibüsle alıyordu şimdi.  Atın yelesinde yel gibi esmek yerine bir teneke yığınına mahkûm oluşuna acı acı güldü.  Ağır ahşap bavulu olmasaydı yürümeyi bile göze alabilirdi bu soğukta. Neyse ki uzaktan görünmeye başlamıştı o koca alamet. Çocukluk arkadaşıydı o, ilk aşkını […]

Devamını Oku
32. Sayı

Mamak’ta Bir Koğuş – Mehmet Toygar Özdemir

Koğuş kir, pas, ter kokuyordu. Yataklar birleştirilmişti. Buranın, kapasitesinin çok üstünde tutuklu barındırdığını anlamak hiç zor değildi. Dokuz doğuracak kadın gibi karnı burnundaydı koğuşun. İnlemeler, hırlamalar, horlamalar insanı oldukça rahatsız ediyor, vicdanı körelmeyenleri derinden sarsıyordu. Tutuklular duygularını kaybetmiş gibi görünüyordu. Herkes kendi derdine odaklaştığı için başkaları çok uzaktaki bir fotoğraftı sanki. Tutuklular uyumuş mu, yoksa […]

Devamını Oku
32. Sayı

Ke Ke Me Ruhların Türküsü – Nisa Eser

Nefret ediyordu insanlardan. O konuştuğunda sekteye uğrayan kelimelerden de ölesiye nefret ediyordu. Boğazını tıkayan, başını ve ağzını katılaştıran harflere düşmandı. Fakat en çok da çokbilmiş o insan müsveddelerinin bakışlarına tahammülü yoktu. Hayatında bir müddet sessiz kalmak zorunda hissetmişti; sonra bu zorunluluğu kabul etmiş, sessizliği vücudunun bir uzvu haline getirmişti. Yalnızlık için de aynı şey söz […]

Devamını Oku
Yeni Çıkanlar

Herkes Mağlup – Numan Altuğ Öksüz

Edebice öykü editörümüz Numan Altuğ Öksüz’ün ikinci öykü kitabı “Herkes Mağlup” Ötüken Yayınları arasından çıktı. “Kayboldun. Ellerin dokunduğu hiçbir şeyi tanımıyordu, ellerin birer mezar gibiydi. Hissiz, sessiz. Dokunmanın bir anlamı vardır sözlüklerde yazmayan. İnsan dokunarak yaşadığının farkına varabilir. Sevdiğin kadına dokunmak, bir çocuğun saçına, fırından çıkan sıcak ekmeğe, merdiveni tırmanırken demirlere, suya ve daha nicesine. […]

Devamını Oku
31. Sayı

İstirahatte Keder – Abdullah Aydın

Köhne bir evin tek odasındaki yer yatağında istirahat eden bir ihtiyar vardır. Ruhuna tecelli etmiş çilekeşliği ve hiç olmadığı kadar artmış mahzunluğunu göz ardı etmeye çalışarak mecalinin yetmediği hareket kabiliyetini içinde bulduğu sebatla törpülemeye çalışıp az ötede iki duvarın kesiştiği noktaya bırakılmış bastona uzanmaya gayret eden bir ihtiyardır. Ne var ki çok yorgun, müteessir ve […]

Devamını Oku
31. Sayı

Kızarmış Ekmek Kokusu – Ayla Coşkun Ceren

Gözkapaklarını sağ eliyle ovarak açtı. Yeni bir günün ilk ışıkları krem rengindeki tüle rağmen pencereden içeriye akın etmeye başlamıştı. Gözlerini tekrar kapattı. İnce pamuk yorganı başına çekti. Nefes alışverişini dinledi. Kalbi hala onunlaydı ve küt küt atıyordu. Hırıltısını duydu, ciğerlerinden gelen bu uğultu, soğuk karanlık dipsiz bir kuyuda yankılanıp yukarıya çıkıyor gibiydi. Burnunu yavaşça yorgandan […]

Devamını Oku
31. Sayı

Mektubum – Dilek Akıllıoğlu

Bomboş bir yeryüzü gibiyim. Yeryüzünde bile hissetmiyorum kendimi. Her nefes alışımda yerin altını hatırlıyorum. Çürüyen hafıza yoklamalarını ve öpmeye kıyamadığım ellerini. Her biri şimdi soğuk, senden çıkmış gitmiş gibi. Dünyanın ne tuhaflıkta olduğunu öğrenmemişim. Ölümlere şahit olmak gerekirmiş meğer. Nerede olduğumun, ne yaptığımın, nasıl davrandığımın bir önemi yokmuş. Büyük bir boşluk var. Var olunan tüm […]

Devamını Oku
31. Sayı

Bayram – Mehmet Gül

Biz ona Koca Kafa Bayram, derdik. Zayıf bedeninin üstünde işleyen koca kafasıyla Bayram,  en zor problemleri hocamızın daha cümlesini tamamlamasına fırsat bile vermeden çözer, elindeki defteriyle koca kafası aynı hizada, tahtaya koşup az önceki başarısını kimseye kaptırmama hırsıyla-hoş sınıfta öyle biri de yoktu ama- bizim kıskanç bakışlarımızın önünden yara almaksızın geçer, benim hiçbir zaman sırrına […]

Devamını Oku
31. Sayı

Bir Özveri Hikâyesi – Ramazan Dönmez

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’nun ücra bir köyünde doğmuştu Şık Ahmet. Ailenin ilk çocuğuydu. “Şık” lakabı ona babasından intikal etmişti. Zira babası “Osmanlıca” yazıp okuyabiliyor, vakit namazlarını kılıyordu; sakalı da vardı. Bu üç özelliği nedeniyle köylüleri ona “Şeyh Baba” anlamında “Şık Baba” derlerdi. Aslında ne şıklığı ne de şeyhliği vardı. Toprakla örtülü evlerinin önünde küçük bir […]

Devamını Oku
31. Sayı

Fidel – Muhammet Durmuş

Ünal Durmuş ve Emre Akkol için Kayık yerinde yoksa Ballim’in denize açıldığını anlıyor ve direkt dama giriyordum. Kaç kez sabahladığım da olmuştur. İyi bir adamdı Ballim. Lakabının nereden geldiğini bilmiyordum ama dilime takılmıştı bir kere. Kendinden küçüklerle vakit geçirmenin genç hissettirdiğini söylerdi. Tahammülü fazlaydı bana karşı. Kıvırcık sakalları ve iri ellerine kim baksa balıkçı olduğunu […]

Devamını Oku
X