34. Sayı

Peyami Safa’nın Şimşek Adlı Romanı – Prof. Dr. Nurullah Çetin

Giriş: Şimşek (1923) romanı derin, yoğunluklu bir psi­kolojik çözümleme romanı olduğu kadar medeniyet değişiminin trajedisini de verir. Yüzey yapıda bir aile facia­sı yer alırken derin yapıda kültürel kırılmalar sonucu ortaya çıkan çok önemli psikolojik çözümlemeler ve medeniyet karşılaştırmaları sergilenir. Özellikle şüphe, vehim, hastalıklı bağımlılık, iradesizlik, tereddüt, ihtiras gibi duygular derinlikli olarak irdelenmiştir.
Romanın Kısa Özeti: İki aylık evli olan Pervin zayıf, hasta­lıklı ve iradesiz olan kocası Müfid’i benimseyemez, Bağlarbaşı’nda aynı köşkte birlikte yaşadıkları Müfid’in dayısı Sacid’le yasak aşk yaşar. Müfid karısının Sacid’le gizli gizli aşk yaşa­dığından şüphelenir. Pervin, kocası Müfid’le gizli âşığı Sacid arasında gider gelir. Her ikisini de idare etmeye çalışır. Müfid, karısı Pervin’in kendisini sürekli başka erkeklerle aldattığın­dan şüphelenir ve bunu araştırmakla uğraşır, karısını sever ve onun masum olmasını ister. Pervin tarafından sevildiğine ve hiç aldatılmadığına inanmak ister. Pervin’den ayrılmak is­ter ama ayrılamaz, ona ihtirasla bağlıdır. Köşkten ayrı bir eve çıkarak bu şüphelerinden ve bunun doğurduğu rahatsızlık­tan kurtulacağını düşünür.
Müfid, daha fazla dayanamaz, sonunda Pervin’den ayrıl­maya karar verir ve bir mektup bırakarak Çengelköy’deki tey­zesi Şayeste’nin evine gider ve orada yaşamaya başlar. Per- vin onu görmeye gelir. İyice hasta olup yatağa düşen Müfid Pervin’i istemekle istememek arasında kararsızdır. Onu hem sever hem de ondan nefret eder. Pervin ona şefkatle yaklaşır, barışma yolları arar. Sacid, hasta yatağındaki Müfid’i ziyarete gelir. Bu sırada Müfid, bir gece vakti çakan bir şimşeğin kısa aydınlığında Sacid’in Pervin’le seviştiğini görür. Müfid deliye dönerek Sacid’e saldırır, bir süre boğuşurlar ve sonunda ikisi de birbirini öldürür. Bu manzarayı gören Pervin delirir ve has­taneye yatırılır. Böylece roman trajik bir sonla biter.
Türk-İslam Değerlerinden Kopuşun ve Çarpık Batıcılığın Trajedisi: Peyami Safa, romanında bir boyutuyla Batılılaş­manın Türk milleti üzerinde yaptığı yıkıcı etkiyi karşılaştırma­lı olarak sorgular. Romanda esas itibarıyla “yeni hava” olarak tanımlanan modern, Batılı, sefih bir hayatı tercih eden; mad­deci, tensel hazlarına düşkün, bencil, kokuşmuş, çürümüş, acımasız, kalleş bir kesimin rezil hayatını sergiler. Bunlar kişi­sel menfaat, şehvet, içki, eğlence, piyano, poker ve fuhuştan başka bir şey düşünmeyen genç kadın ve erkeklerdir.
Behire, Melike, Melahat, Semahat gibi kadınlardan oluşan bu topluluğun dişi kesimi erkekleşmiş kadınlardır. Bunlar piş­kinliği bir meziyet zannederler ve adileşirler. Şehvet, menfaat ve eğlenceden başka amaçları yoktur. Sıklıkla erkeklerini de­ğiştirirler. Erkeklerle ilişkileri samimi, temiz bir evlilik, sevgi, şefkat, aşk ilişkisi değil; tamamen maddî çıkarlara dayalı, lüks yaşamaya, gösterişe ve günlük, anlık, kısa süreli, gelip geçici gönül eğlendirmeye dayalıdır. “Yeni hava” sahibi bu kadınlar, eski Türk kadınlarından farklılaşmışlardır. Eski gele­neksel Türk-İslam değerlerini ve hayat felsefesini terk etmiş, Batılılaşmayı ahlaksızca bir hayat yaşamak olarak anlamış­lardır. “Eski kadınlar başkaydı. Onlarda sevgi vardı, gönül var­dı, fedakârlık vardı. Onlar bir yuva bellemişlerdi. Onun üstüne titrerlerdi, onlar evlerinin taşını, toprağını bile severlerdi. Hem de haysiyetli, azametli insanlardı, onlar hastaya bakmasını bilirlerdi. Karşılarındakinin içinden geçeni anlarlardı, bir kadın geç vakitlere kadar sokakta kalmazdı.” (s. 133).

Devamını okumak için lütfen satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X