30. Sayı

Faydasız Muharebe – Muhammet Durmuş

 

I

Bildiğimiz tarih boyunca öğretiler, doğru bir yaşam ve ideal bir toplum hayatı için önemli tavsiyeler taşır. Bu tavsiyeler, yaşam tecrübesinden çıkarılan dersler ve/veya tecrübeye döküldüğü vakit isabetli bir hitama varacağı ümit edilen teorilerden oluşur. Fakat tanrı düşüncesi üzerine geliştirilen yaşam şablonları toplum içi ve toplumlar arası savaşları tetiklemiştir; bilim üzerine geliştirilen şablonlar da. Tanrıdan ve bilimden uzaklaşmak bu iki kavramın edinildiği geleneksel değerler ve kurumlardan uzaklaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bu halde, ortada sivil ve liberal olan kalır; bağlarından ayrılmış ve kullanılmaya hazır olan.

İki haklılığın çarpıştığı bu alanda ne Attilâ İlhan ne de İkinci Yeni galiptir.

II

İşbu mesele gurbet üzerinden de ele alınabilir. Attilâ’nın genç yaşta hayatına dahil olan Paris, yaşama dair yeni bir lezzet sunarken eski tatları özlemle yâd etmesine de sebebiyet vermiştir. Türkiye özlemi, benimsediği ideolojiyi şevkle sürdürmesini ve Türk toplumuna gerek zihinsel gerek kalbî anlamda yaklaşmasını sağlamış olabilir. Kaldı ki Türkiye’deki çalkantılı ortamdan siyasi suçlar sebebiyle nasibini alan İlhan; defalarca soruşturma geçirmiş, hapse girip çıkmış ve bu tehlikeden uzaklaşmak için Fransa’ya gidebilmiştir. Coğrafya ve toplum bakımından bu durumu yaşamayan İkinci Yeni şairleri ise her birinin sosyalizme yakın olmalarına, ideolojik olarak çile çekmeye hazır bir mevkide bulunmalarına rağmen gurbete romantizm ve kavramlar dünyasında yakalanmışlardır. İşte bu noktada Mavi Akımı ve İkinci Yeni şiirinin çatışması bir tür siyasal insan ve flanör çatışmasıdır denilebilir.

Şiirlerinde oluşturdukları karakterlerle türlü hikâyeler anlatan Attilâ ve Cansever’i karşılaştırırsak göreceğimiz şey, kendi buhranlarının farklı isimler üzerinden ifadeleri olacaktır. İlhan, sevdiğine hitap ederken bile bir kurtlar sofrasında bulunduğunu imlemeden edemez; o, cesetlere oturulup konuşulacak şeylerin mümessilidir. Bir grog ısmarlayıp biraz cilveleştikten sonra sırılsıklam bir mitinge devrilir. Edip ise denizlerden, kentlerden ve gelinciğin tadından vazgeçemez. Kendi dünyası bir tür pasajdır ve o, otel odalarından, renklerden, hissiyatlardan oluşan dükkânların arasında bir kattan diğerine savrulur durur. Aradığı asla bir çıkış kapısı değildir.

 

Devamını okumak için satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X