35. Sayı

Bir “Sır”lanışın Anatomisi – İsmail Kılınç

Neşeli bir dolunay çıkacak dağın arkasından ve yorgunluğunu katık edip izleyeceksin sakin sakin. Yüzüne serin bir akşam rüzgârı değecek. Serinletecek dışını. İçin ateş çemberi. Bilmeyecekler. Rızkının peşinde masum kediler sürtünecek ayağına. Bir kucak dolusu merhametle sahiplenmek isteyeceksin hepsini. Onlara “nankör” diyen nankörlerin ettikleri gelecek aklına. Yeni yaktığın sigaradan bir fırt daha alacaksın. Alayına, sinkaflı… Duymayacaklar. Banktan kalkıp yürüyeceksin. Adımların sahte gülücüklere çarptıkça hızlanacak. Kapalı telefonun hiç çalmayacak. Simurg gibi her şeyin “hakiki” olanını arayacak ruhun. Elma şekerlerini, cebine doldurduğu yoklukla sessiz sessiz izleyen bir çocuk denk gelecek. Çaresizliğin resmiyle ilk karşılaşman değil. Derin bir “ah” çekip devam edeceksin. Çimlere serilmiş mutlu ailelerin apartmanlardan fışkırdıklarını bileceksin. Doğal mutlulukların yapay mekânlara sığmaması canını sıkacak. Dünyayı bu denli gamlı yorumlayışından utanacaksın. O gibi, bu gibi, sen ve siz gibi değil; herkes gibi hiç değil; kendin gibi oluşuna sızlanacaksın. Hemen her gün. Bu sızı gündeminden düşmeyecek. Bir mesire alanında bile bu denli kasvetle yürüyüşünden Allah’a sığınacaksın. Dua sızacak dilinden. Huzur ya Hû! Huzur ya Hû! Yol senin, yolcu sensin. Yoldan bezgin. Kurduğun köprülerde bile geçenden bir geçmeyenden iki hüzün derliyorsun. Fıtrattır diyerek geçeceksin. Geçiştireceksin. Yerin damar damar; insanın tavır tavır olduğundan emin olacak, kendinle cedelleşmeyi otuzlu yaşlarında bırakacaksın.

Amaçsız bir nida ile uyanacaksın evinde. Kalbin küt küt atarken eli kapıya sıkışmış bir çocuğun yardımına koşacaksın. Doğmuştum, çocuktum, annem-babam nereye kayboldu derken bulacaksın kendini. Ağlayan çocuk sana “baba!” diye sarılırken olacak hepsi. Sevgilerin saygılara evirildiği bir kadın koşacak şüpheyle. Evladının tırnağına zarar gelmesinden korkan bir annenin insanlık tarihinden kadimleşmiş merhametine şahit olacaksın. Donup kalışlarından birinde, tam da o anda zihninde, “Kim bunlar?” sorusuyla “Ben onlarsız yaşayamam.” tespiti harmanlanacak. Toprak almayı kutsadığın, toprak olmayı unuttuğun zamanlarda iyi de kazanacaksın. Alacaksın. Biriktireceksin. Birikimin güven verecek. Kendinle gurur duyduğun her başarıda kendinden oluşan putlar yapacaksın. Sahnesinde bulunmadığın gösterilerde seyirci alkışlarını yadırgayacaksın. Seyircisiz gösterilerde başrol oynayıp boş salonları yuhalayacaksın. İnsansın. Kendi hayatının lokomotifisin. Anılar biriktirdikçe çektiğin yük artacak. Yükünce yavaşlayacak, yavaşlığınca çekemez ve hatta çekilmez olacaksın. Bedenin pas, ruhun yas tutacak. Felek bu, önce dişi kuş toprak olacak. Yuvadan uçan evlatların sınaya sınaya kazanamadığın o hayatın merkezinde mücadelelere dalacak. Bir mahalle köşesi bulacaksın kendine. Gelip geçenleri izlerken kırışmış göz kenarların ıslanacak. Seyrelmiş ve aklaşmış saçlarını arkaya yatıracaksın elinle. Eskiden bu denli sıcak olmuyordu diye geçireceksin içinden. Dünya cehennemleşiyor. Dünya cehennemleşiyor. Selam vermeden geçen her komşundan sonra yine: Dünya cehennemleşiyor.

***

 

Devamı için lütfen satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X