36. Sayı

Cumhuriyet Dönemi’nde Aruzu Kullanan Şairlere Dair Bir Değerlendirme – Ersin Bayram

 

Aruzun Arap edebiyatında doğduğu, bir sisteme sokularak geliştirildiği ve oradan da Farslara ve Türklere geçtiği kabul edilir. İslamiyet’ten önceki Türk şiirinde hece ölçüsü kullanılmaktadır. Türkler, İslamiyet’le beraber aruzu hem Arap hem de Fars edebiyatından etkilenmek suretiyle almışlardır. Fakat bu tevarüste millî nazım şeklimiz heceye yakın aruz kalıpları tercih edilmiştir.[1] Etkileşim sahasının yakınlığı, uzun süre coğrafyaya siyasî hâkimiyet ve bir süre sanat dili olarak Farsçanın tercih edilmesi gibi sebeplerle Türkler aruz vezinlerini Farsça eserlerden tevarüs etmiştir. Bunda her iki dili de iyi bilen ve bu dillerde şiir yazabilen Türk şairlerin varlığı da tesirli olmuştur. Türkçenin imlâ hususiyetleri ile Arapçanınkiler arasındaki farklar, aruzun Türkçeye tatbikinde birtakım zorluklar meydana getirmiştir. Bu hususta çeşitli eserler kaleme alınmış olup nazariye bahsinde de Farslardan yoğun şekilde istifade edilmiştir. Zaman içinde Türk edebiyatına mahsus nazım şekilleri de ortaya çıkmış ve bunları da içine alan aruz kitapları kaleme alınmıştır. Ahmedî (ö. 815/ 1412-13), Halîmî-i Şirvânî, Amasyalı Alaeddin Ali bin Hüseyin Çelebi (ö. 875?/ 1470-71?) ve Gelibolulu Sürûrî’nin eserleri Anadolu sahası için sayılabilir. Türkistan’da yazılan iki kıymetli eser olan Nevâî’nin (ö. 906/1501) Mîzânü’l-evzân’ı ve Babür Şah’ın (ö. 937/ 1530) Aruz adlı risalesinde tuyuğ, koşuk, türkü, muhabbetnâme, müstezad, çinge (çine) veya öleng (ölen), âzâdvârî ve tarhânî hakkında bilgiler vardır. Türk şairleri Farsçadan vezinleri alırken de Türkçeye uygunluğa dikkat etmişlerdir. Bunların hepsini almamış, hece veznine yakın olanlarını tercih etmişlerdir. Halk şiiri nazım şekilleri içinde divan, semai, selis, kalenderi, satranç ve vezn-i aherde de aruz kullanılmıştır. Evveliyatının olduğu düşünülmekle beraber aruzla yazılan eldeki ilk eserin tespit edildiği XI. asırdan başlayan bütün bu gelişim ve değişim zaman içinde oluşarak bir Türk aruzu teşekkül etmiştir, diyebiliriz. Bilhassa XV. asırdan sonra aruz ölçüsü Türk şiirine iyice yerleşmiş ve başarılı eserler verilmiştir.[2]

XIX. asrın ikinci yarısından sonra başlayan Batı tesirindeki edebiyat hareketleri öncelikle aruz ile anlatılmak istense de kural ve kaideleri sebebiyle bu sağlanamamıştır. Böylece yeni ifade şekilleri arama ihtiyacı doğmuştur. XX. asrın başlarında heceye rağbet artmış ve bu durum, aruzun aleyhine olmuştur. Aslında bu dönemde Tevfik Fikret (1867-1915), Mehmet Âkif (Ersoy, 1873-1936) ve Yahya Kemal (1884-1957) aruzla başarılı eserler vermiştir.[3] Aruza karşı ilk tepkiyi gösteren Ahmet Cevdet Paşa’dan[4] sonra eğitimli kesimde de ibre hep heceye doğru kaymış, aruz giderek edebiyat dünyasından uzaklaşmıştır.[5]

Tanzimat edebiyatında kendinden evvelki edebî geleneğe gösterilen tepki, ağırlıklı olarak divan edebiyatının temel direği durumundaki şiiredir. Bu itirazlar daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Fakat Tanzimat edebiyatının ilk yıllarında şekilde tamamen gelenek hâkimdir. Sonraki gruplar içinde ise muhteva ve şekilde değişiklikler başlamış, Batılı tarzda söyleyişlerle beraber muhteva özellikleri de değişmiştir.[6]

Edebiyatıcedide topluluğunda bulunanlar, aruz vezninin kullanılmasında yeni arayışlara gitmiştir. Şairler, aynı şiir içinde farklı kalıpların veya aynı kalıbın azaltılmış yahut da kısaltılmış cüzlerine yer vermiştir. Bu tür çalışmalarda bulunanlardan bazıları Cenab Şahabeddin (1870-1934), Abdühak Hamid (Tarhan, 1852-1937), Nigâr Hanım (1862-1918), Celal Sâhir (Erozan,1863-1935), Ahmed Reşid (Rey, 1870-1955), Mehmet Âkif Ersoy, Orhan Seyfi Orhon’dur (1890-1972). Bunlardan ziyade uzun ömründe bolca şiir yazan Abdülhak Hamit, Ali Ekrem (Bolayır, 1867-1937) ve Enis Behiç Koryürek (1891-1949) ise hiç kullanılmamış cüz ve kalıplar uydurarak şiir yazma yoluna gitmiştir.[7] Edebiyatıcedide’den Ayın Nâdir (Ali Ekrem Bolayır), vezn-i aslî dediği ve hece ile aruzu mukayese eden yazısında hecenin kullanılması gerektiğini, bunun da zamanla olacağını söyler.[8] Fakat Servetifünun’da da vezin aruzdur.

Selanik’te çıkan Çocuk Bahçesi dergisinde Rıza Tevfik (Bölükbaşı, 1869-1949) ve Ömer Naci (1878-1916) arasındaki aruz-hece tartışmaları ve Ömer Seyfeddin’in (1884-1920) Yeni Lisan makalesinde aruz yerine millî vezin olan hecenin kullanılması gerektiğini vurgulaması[9] ve Millî Edebiyat akımının şekillenişiyle beraber aruz geri plana itilmiş, onun yerini hece almıştır. “Bu akımın belirmesine kadar Türk şiirinde kullanılan vezin hemen istisnasız olarak (âşık edebiyatı dışında) aruz olduğu halde, Millî Edebiyat şairlerinin bir kısmı başlangıçta aruzla yazmış, bir kısmı zaman zaman aruzu devam ettirmiş, fakat Mehmet Akif ve Yahya Kemal Beyatlı dışında hemen hepsi heceyi tercih etmiştir.”[10] Kenan Akyüz bu döneme kadar hâkim veznin aruz olduğunu söyler. Millî Edebiyat şairlerinde ise vezin ve dilde görülen ikiliğin zaman içinde aruzdan heceye Osmanlıcadan konuşulan Türkçeye kaydığını nakleder.[11] Bu tespitlerden hareketle halk ve tekke şiiri kapsamı dışında kalıp da Millî Edebiyat’a kadar şiir yazan ve bu edebiyata dâhil olmayan yahut ömrü vefa etmeyen şairlerin ağırlıklı olarak aruzu kullandığını kabul edeceğiz.

[1] Hece ve aruza uyan söyleyişler için bkz: Ahmet Talat Onay, Türk Şiirlerinin Vezni, (Hzl: Prof. Dr. Cemal Kurnaz), Akçağ Yayınları, Ankara, 1996, ss. 36-54. Onay, kitaba aldığı şiirlerden hece vezniyle yazıldığı kabul edilenlerde de aruz bulunabilecek şiirleri “… vezninde taktii de mümkündür, … cüz’üne uymaktadır.” şeklinde belirtmiştir.

[2] M. Fuad Köprülü, Aruz (Türk), MEB İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1978, s. 643-651. Nihad M. Çetin, Arûz-Türklerde Aruz-, DİA, Cilt: 3, Diyanet İşler Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 1991, s. 432-434, Haluk İpekten, Eski Türk Eebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2007, s. 140-141.

[3] Çetin, agm, s. 435, İpekten, age, s. 141.

[4] Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara, 2005, s. 6.

[5] Bu yazı hazırlanırken şu eserlere müracaat edilmiş olup bu eserlerde bulunmayan isimler bir dergiden veya sosyal medya üzerinden yaptığımız tespitlere aittir: Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Varlık Yayınları, İstanbul, 1993; Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatı’nın Ana Çizgileri, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, 1995; Orhan Okay, Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013; İnci Enginün, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2003; Atabey Kılıç, “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Geleneğin Devamı: Aruz ”, Klasik Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler, Turkish Studies, Ankara, 2007; Nurullah Çetin, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Rubai, Akçağ Yayınları, Ankara, 2012. Feyzi Halıcı- Bahar Gökfiliz, Mevlânâ Güldestesi, Yücel Ofset Ltd. Şti. Konya?, Tarih?.

[6] Orhan Okay, Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013, s. 54-60, 173-181, 190-197.  Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatı’nın Ana Çizgileri, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, 1995, s. 41-55,93-107.

[7] Okay, Cumhuriyet …, s. 186-187.

[8] Bilge Ercilasun, Servet-i Fünûn’da Edebî Tenkit, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004, s. 145.

[9] Okay, Cumhuriyet…, s. 163-164.

[10] Okay, Cumhuriyet…, s. 167.

[11] Akyüz, age, s.171.

 

Yazının devamını okumak için lütfen satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X