35. Sayı

Oh Oldu! Etti, Buldu! – Serennur Keçeci

İnsan, canlılar arasında düşünen ve düşündüğünü eyleme geçiren bir varlıktır. İnsan, hayatın öznesidir. Tarih, dünya, diğer canlılar ve zaman; insan ile anlamlanır. Çünkü insan; anlayabilen, anlatabilen, gerçek anlamda yaşayabilendir. İyi ve kötüyü hür iradesi ile seçebilendir. Biz insanoğulları iyi veya kötü biri olarak gelmeyiz dünyaya. Olmak istediğimiz tarafı irademize bırakırız. Peki hem iyi hem de kötü olabilir miyiz? Bana göre, insan hem iyiliği hem de iyiliğin zıttı olan kötülüğü aynı anda barındırır kendinde. Siyah veya beyaz değildir sadece. Tarafını mevcut olaylara, çıkarlarına, inançlarına veya vicdanına göre seçer. Seçer fakat bu hayatta seçimlerimizin elbet bir bedeli olacaktır. Ve bu bedel mutlaka ödenir.

Yazarımız Abbas Sayar, Yılkı Atı romanında hem insanı hem de atları konu edinmiştir. Yazar, insanoğlunun hayvanlar(ın)a karşı iyiyken günü geldiğinde nasıl da acımasız olabileceğini göstermek istemiş olmalıdır. Sayar, Yozgat’ın Yerköy ilçesine bağlı Sekili köyünde çiftçilik yaparak geçimini sağladığı dönemlerde, bulunduğu coğrafyayı gözlemlemiş ve gözlemlerinin sonucunda bu eseri ortaya koymuştur. Yılkı Atı, aynı zamanda yazarın ilk eseridir. Roman, ilahi bakış açısı ve üçüncü tekil anlatım biçimiyle yazılmıştır. Eser tam olarak bir köy romanıdır. Köylü hayatını ve atları konu almaktadır. On bölümden oluşur. Oldukça sürükleyicidir. Yine eserde yer alan diyaloglarda, yaşanılan coğrafyanın yerel ağzını sıklıkla görmekteyiz. Bir misal verecek olursak: “Senden geçti Dorukısrak, senden geçti. Öküz olsan kasaplıktın. İyi ki öküz değilsin. Değilsin emme, emmesi de var işte…” (Sayar, 2020, s. 31). Abbas Sayar’ın 1970 yılında kaleme aldığı bu eser, 1971’de “TRT Roman Başarı Ödülü”ne layık görülmüştür.

Orta Anadolu coğrafyasında insanlar, artık kendilerine bir yardımının dokunmayacağını düşündüğü, işlerine yaramayan ve bakımı maddi açıdan zor gelen at veya eşek türü hayvanları, genellikle kış aylarında doğaya terk ederler. Buna “yılkılığa çıkarma” adı verilir.  Bu durum maalesef oldukça yaygındır. Yılkılığa çıkarılan bu hayvanlar, alışmış oldukları ahır yaşantısının ardından doğaya terk edildiklerinde, zorlu yaşam şartlarına karşı başarılı olmakta ve hayatta kalmakta oldukça güçlük çekerler. Bilirsiniz, Orta Anadolu’da kışlar sert geçer ve oldukça acımasızdır. Bu hayvanlar, bir taraftan soğuk ve açlıkla diğer taraftan kurt saldırılarıyla mücadele ederler. Zorlu yaşam koşullarında hayatta kalmak için sürekli dinç ve uyanık olmak zorundadırlar. Hayvanlar dünyasında güçlü olan kazanır, zayıf olansa çoğunlukla ölüme mahkûmdur. Buna doğanın kanunu da denilebilir. Hayatta kalabilmek uğruna güçlü olan, zayıf olanı kolayca gözden çıkarabilir. Tüm bu aşamalardan geçtikten sonra yılkı atları, doğal olarak evcillikten uzaklaşarak vahşileşir. Bahar geldiğinde yılkılığa salınan atları tekrar geri almak ise oldukça güçtür. Yazımızın konusu olan Yılkı Atı romanında da yılkı atının adı “Dorukısrak”tır.

Devamı için lütfen satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X