Gök Aradık Tuğlara, Mehmet Ali Kalkan’ın son şiir kitabı. Ötüken yayınları arasından çıkan bu kitap, okuyanın damağında halk şiirinin tadını, tuzunu bırakıyor.
Hem modern çizgiler hem de halk söyleyişinin doğallığını taşıyan bu şiirleri okumaya başladığınızda kendinizi Türkçenin billur sesinin ve yumuşak dokusunun sardığını hissetmeye başlarsınız.
Usta şair Yavuz Bülent Bakiler’in sunuşuyla başlayan kitapta Mehmet Ali Kalkan’ın 51 şiiri yer alıyor. Üç bölüm halinde düzenlenmiş şiirlerin bölümlerine ayrı bir başlık verilmese de her bölüm, bir tema etrafında birleşiyor. Birinci bölüm, millî duygularla beslenmiş Türklüğün izinde yürüyen şiirlerden oluşuyor. Kitaba adını veren “Gök Aradık Tuğlara” dizesi “Asya’dan” şiirinin başlangıç dizesi:
Gök aradık tuğlara,
Türk’ü yazdık çağlara,
Aşk atını dağlara,
Yıldırım’ca sürdük ya!
Eski edebiyat metinlerinde ve özellikle Dede Korkut hikâyelerinde, sözlü metinlerde gördüğümüz “Şeyh Edebalı’nın Osman Bey’e söyledikleridir…” türünden konuyu ortaya koyan giriş ifadelerine yer veren şair M. ali Kalkan, okuyanların damağında Dedem Korkut tadı da bırakmayı ihmal etmiyor.
Salkım salkım tan yelleri esende
Işık ışık hep aktığım yerdeyim
“Taht üstünde baht üzresin” desen de
Doludizgin yön baktığım yerdeyim
Mehmet Ali Kalkan’ı 20. asrın destan söyleme geleneğini sürdüren ender isimlerdendir diye tavsif etsek herhalde abartmış olmayız.
Şiirlerin kaynağında, Türk milletinin gönül dünyasını zenginleştiren ulu isimler olunca şiirlerin yüzüne ayrı bir nur, ifadesine de ayrı bir kuvvet geliyor. Özellikle Yunus Emre ve Ahmet Yesevî kaynağından beslenen şair, kelimelerine ayrı bir olgunluk, ağırbaşlılık ve coşkunluk vermiş. Zaman zaman didaktik unsurlar içeren şiirler bize, Türk töresinin değişmez kurallarını hatırlatıyor:
Karaya beyaz denilmez,
Doğrudan geri dönülmez
Yiğit kendine yenilmez
Biline…
…
Boş laf ile öğüt olmaz
Toy gününde ağıt olmaz
Yarasız bir yiğit olmaz
Biline…
Yesevî’nin hikmetlerini Yunus’un “Görklü nazarını” çiçek bahçesinden derer gibi dermiş olan M. Ali Kalkan, elbette halk söyleyişinin benzerliklerinin yanında ustaca kendi mecrasında akmayı, özgün kalmayı da başarmış.
M. Ali Kalkan 2 bölümde dünya ile ilişkisini kesmiş görünür:
Uzatırım dost elimi
Bana hayat yâr kapısı
Ölmeden önce ölümü
Güzel eyler ar kapısı.
Yunus Emre’nin “Bir ben vardır bende, benden içerü” deyişi gibi tasavvufi söyleyişleri de barındıran bu bölüm dünya bahsinden çok “Mevla” bahsiyle ilgili. Bu bahiste de Yunus’un izinden yürüyen M. Ali Kalkan’ın şu dizeleri bu etkinin açık delilidir:
“Daneli eyle harmanı
Tabipte ara dermanı
Gönülün alev zamanı
Doğru odun buluncadır
Ya şer ya Hak, yok ortası
Âlem var, âlem ertesi
Ben içinde ben ötesi,
Ol ummana dalıncadır.”
Dünya üzerinde geçici oluşumuzu hatırlatan bu bölümü şu dizelerle özetleyebiliriz:
“Herkesin yanında bir ölüm yürür,
Dünya üzerine basmak içindir…”
Mevla’ya uzanan yolda Leyla’ya uğramadan olur mu? Şair üçüncü bölümün temasını “aşk”a ayırmış. Hem Mevlâ’ya hem Leyla’ya dair…
Aşk denen kutlu erin
Yaşadığı ar üstüne
Söylediği türkülerin
Hepsi de yâr üstüne
Yâr üstüne söylenmiş sihirli sözlerden belki de en etkileyici olan şiir “Senin İçin” başlığını taşıyor:
Hasretin hançer hançer yüreğimi delerken
Sevdâmı kement yaptım gönlüne takmak için
Ellerim ihtiyâri gözyaşımı silerken,
Geceye göz ekledim, her daim bakmak için.
Bu kitapta şiirler türkü oluyor, Balkan’dan Türkistan’a Türk’ü söylüyor. En doğal, en safiyane haliyle Türkçe söylüyor. Şiir, son dönemde kaybettiği itibarını yeniden kazanıyor. Şiir kontrolsüz ilhamların pençesinde can çekişmekten bir nebze olsun kurtulmuş, biraz nefes almıştır. Türk şiirinin dirilişi, Tuğlarına gök arayan Türklüğün dirilişi neden olmasın?
29/04/2014
Leave feedback about this