32. Sayı

Necatigil’den Vivir Dos Veces’e Beynelmilel Aşk – Ülkü Yılmaz

Arapça bir kelime olan aşk’ın kendisiyle aynı kökten gelen aşeka yani sarmaşık ile yakından ilgili olduğu söylenegelir. Bu bağıntıya göre, sarmaşığın kuşattığı ağacı kuruttuğu gibi aşırı sevgi de seveni sarartıp soldurduğu için bu duyguya aşk denilmiştir.

Asırlar boyu, başka başka toplumlarda, birbirine benzer duygularla yaşanan aşk uğruna insanlar ya dağları delmiş Ferhat gibi ya aklını yitirip mecnun olmuş Kays gibi ya da yanıp küle dönmüş Kerem gibi…  Eskiden -çok eskiden ama- candan, canından, kendinden vazgeçiş şeklinde tezahür eden aşk, tüketim toplumu olmamızla beraber evrim geçirmiş ve artık ertelenen, ötelenen, hızla tüketilen bir duygu hâline gelmiş. Ömürlük, ölümlük aşklar yerini anlık, günlük ilişkilere bırakmış; çoğu zaman da aşk ikinci plana itilmiştir. Çünkü değişen dünyayla beraber artık insanların bitmeyen işleri, tırmanmaları gereken kariyer basamakları, kazanmaları gereken paralar vardır. Bunların hepsi emek ister, çok emek ister hem de, tıpkı aşk gibi. Bu durumda aşk, işlere bölünmüş zamana yenik düşmüştür.

Sanayi Devrimi’nin insanlar üzerindeki (tüketim çılgınlığı, kariyer hırsı, maddiyatın öncelenmesi gibi) etkileri sadece sosyolojik bir vaka olarak kalmamış, edebiyata da tesir etmiştir. Ki edebiyatın sosyoloji ile yakın ilişkisine baktığımızda bu kaçınılmaz bir durumdur. Behçet Necatigil, “Sevgilerde” şiirinde tam da bu konuya değiniyor: Bitmeyen işler yüzünden bastırılan duygular. Şiirinde üçüncü çoğul şahsa seslenen şair, bu dizelerin münferit duygularla yazılmadığını birçok insanın duygularına tercüman olmaya çalıştığını söylüyor. “Sevgileri yarınlara bıraktınız”, “Siz geniş zamanlar umuyordunuz”, “Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek”, “Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği”, “Gecelerde ve yalnız”, “Yahut vakit olmadı”  dizelerindeki zaman belirten sözcükler arasında bir tenasüp ilişkisi kuran Necatigil, yetiştirilmesi gereken işler yüzünden feda edilen, daha doğmadan katledilen muhtemel aşkları anlatıyor. Bu çağın insanının aşk ve sevgi karşısındaki tutumunu dizelere döküyor.

İbn-i Haldun “Coğrafya kaderdir.” der. Doğrudur ama yaşadığımız çağ da en az coğrafya kadar kaderdir. Temel malzemesi insan olan edebiyat, yaşadığı zamandan azade kalamıyor ve elbette insana özgü olanı anlatan sinema da zamanın rengine bürünüyor.  Hem edebiyat hem de sinema içinde bulunduğu zamanın dinamiklerini yansıtması bakımından ortak paydada buluşuyorlar. Behçet Necatigil’in 1955 yılında kaleme aldığı “Sevgilerde” şiirinde anlatmak istediklerine benzer şeylerin 2019 yılında gösterime giren İspanyol yapımı Vivir Dos Veces’te işlenmiş olması bu duruma örnektir.

Devamını okumak için lütfen satın alınız.

Leave feedback about this

  • Rating

PROS

+
Add Field

CONS

+
Add Field

X