Hacle
IV
Allah için gelin, bakınız mübtelânıza
Bigâne durmayın bu kadar âşinânıza
Câiz midir bakıp da bana redd ediş anı
Şâhid dü çeşm-i enverinizken zekânıza
Bülbül denir işitmişim ol sıyt-i kâzibi
Kurbân ola sizin o fem-î dil-rübânıza
Bilmem ne istiyor derimizden nesîm-i subh
Gitsin tuyûr-i Hind’i getirsin sedânıza
Ben şeb sanır idim bu demi siz göründünüz
Tekzîb için beni ne deyim i’tinânıza
Baktıkça hacleniz uçuyor sanki göklere
Müstağrak ol kadar dil ü dîdem sefanıza
Andan hülâsadır bu semavî vücûdunuz
Ben kâilim sizin bu zemînî semânıza
Mahlûkunuz gibi o perestiş kılar size
Ben zühre nâmını verebilmem hüdânıza
Şâyestedir denilse mehâsin nümûnesi
Ruhsâr-ı dil-firîb-i havârik-nümânıza
Bilsem gelir mi yâdınıza gördüğüm sizi
Ya’nî o gün ki gelmiş idim ben hizânıza
Elbette kendiniz de inanmazsınız derim
İnkâr-ı hüsnünüzde olan müeddânıza
Urdukça berk saçlarınız cân eder rücû’
Dil-dâde-yî şikeste-dil-î can-fedânıza
Mahzun nigâhınızla bütün hüznünüz sizin
Târî olur sedâ-yi halâvet-edânıza
Noksan değil kemâl verir sûretim benim
Bu siklet-i mahûf ile hüsn ü behânıza
Benden teneffür ettiğiniz müstefâd olur
Ma’nâ veriş zamanı gelirse ibânıza
Leyl olmasa olur mu idi rûşenî-yi rûz
Ben mâtemimle muttasıl oldum likânıza
Siz bu sitemde -fikr ediniz de- devâm edin
Ölmekliğim tevâfuk ederse rızânıza
Ben muntazırken emrinize hıfz-ı cân için
Mümkün müdür tahammül edilmek recânıza
Lâkin nedir nedir bu hayâl-l kefen-misâl
Topraklarıyle gâh karışmak ziyânıza
Mâzî ise bu hâle abestir tasallûtu
Âtî ise o merhamet etsin gedânıza
Her neyse bahtiyâr imişim ben ki davranıp
Çıktım bu şeb huzûr-i necât-intimânıza
V
Yok dahli yok bu vuslata asla o hasretin
İfrâtı ağlatır beni bunda meserretin
Ben şimdi anladım ne imiş nev-bahâr-ı ömr
Bildim ki bir sefâsı da varmış muhabbetin
Muzlim hakikatimle azâb-î cahîm ile
Bir âlem-i diğerde hayâliyle cennetin
Seyl-i fenâda mevce-süvâr-i sirişk-i ye’s
Zîrinde berk-i âh ü sehâb-î musibetin
Sevdâlı bir türâb ile pey-rev mekâbire
Rikkatli bir atâsına mazhar meşiyyetin
Mevhûm bir yüzün gam-ı hicriyle girye-nâk
Eşcâr ü kûh ü deştine âşık tabiatin
Hasret-keş-i muhabbet idim ben bu hâkte
Bir müncemid alâmeti serdî-yi firkatin
Bir hüzn-i dâimi ile bir zıll-i bî-vücûd
Bir mevce-yi baîdi bu ummân-ı zulmetin
Düştüm sizin kinârınıza sevk-i baht ile
Bâr-î girânı gitti serimden o mihnetin
Baktım ki bezm-i ünsünüze girdiğim zaman
Nezdimdedir perisi o küh-sâr-ı vahşetin
Bildim ki görmeden size mecbur imiş gönül
Gördüm ki mihri sizsiniz ol necm-i fikretin
Ol cism-i gâibin görürüm ruhunu bugün
Dîdârınız beşaretidir sermediyyetin
Mail isem hayâle hayâl etmeyin ki siz
Âgâh-ı tâlii değilim âdemiyyetin
Az çok hayâlden gelir insâna tesliyet
Hep iğbirârdır yüzü gülmez hakikatin
Gayretle tırmanıp çıkar âdem sukût için
Hayret çıkar öbür yanı dîvâr-ı hayretin
Vardır sizin de hikmetiniz dehre gelmede
Bir hüsn-i nev-tulûsunuzdur bu hey’etin
Değmiş dehâya mâ-hazar-i bih-terînidir.
Endamınız bu ma’raz-ı ulvî-yi san’atin
Düşmüş veyâ zeminde ulûv-î cemâliniz
Nev-meş’al-î mübârekidir Arş-ı Rahmet’in
Bir gûşesinde bu’d-i semâdan görür fakat
Kalbimdedir dü çeşmi dahî bir hayaletin
Makberle hacledir iki mâhir oyuncusu
Fıtrat deriz bu perde-yi i’câz-ı Kudret’in
Makberle hacle birbirine zevç ü zevcedir
Bâdîsi bin yetim ile yüz bin übüvvetin
Abdülhak hamid Tarhan (Hacle)
Yazılan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Suç teşkil edecek yazılardan dolayı edebice.net sorumlu tutulamaz.
Henüz yorum yok.
Bu yazıya yorum yapabilirsiniz.