Ey kâinatı dolduran âvâze-î celâl
Senden gelir sımâhıma bir sermedî suâl
Her dem benî beşer o muammâ-yı hilkatin
Kalmakta müşkilâtı içinde zebûn ü lâl.
Tarîkî-yi tarîk ile görmez muhitini
Fikret kalır şükûk ile güm-geşte, bi-mecâl;
Bir şu’le yok ki reh-ber-i akl ü hayâl ola
Aynen hakikati tanımak her zaman muhâl
Fikr eyledikçe söndürüyor nûr-ı fikreti
Endişemin hududunu teşkil eden zilâl.
Her şey zalâm içinde şitâbân olur gider,
Bilmem ki hangi suya eder âlem intikaal
Bir nokta-yî tavakkufu yok mu tekâmülün
Bir âlem-î diğerde midir zirve-î kemâl?
Ey göklerin kenarsız, engin karanlığı!
Ey âlemi ihata eden sermedî leyâl!
Ey kevn içinde nâ-mütenâhî gezen sükût!
Ey her tarafta duyduğum efgaan-ı infial!
Siz söyleyin nedir beni her dem düşündüren?
Her dem niçin ademle eder zihnim iştigal?
Hiç nefs-i emri anlamanın var mı çâresi?
Kesb-î yakîne âdem için yok mu ihtimâl?
İdrâke, ilme vâsıta mahzâ havâs imiş,
İlm-î yakîne lâkin odur bâis-î dalâl.
Her sûret-î müşahhasa mutlak fenâ bulur,
Her vâr olandan anladığım bir fenâ meâl.
Mutlak bu reyb-i müz’ice aklım temâs eder
Âlemle kendi kendime ettikçe hasb-i hâl.
Yalnız gözüm hayâlime bin renk gösterir,
Her hisse başka türlü iyân âlem-î misâl.
Olmak ledünniyâtına vâkıf zevâhirin,
Mümkün değil bu akl ile, endîşe-î muhâl!
Vallaah, esîr illet-i gaaiyye-î vücûd;
Farzıyye hepsi cümlesi, beyhude kîl ü kaal!
Dünyâ nedir? Hayât nedir? Iztırâb ne?
Yâ ben neyim? Ölüm nedir? Eşyâ da mı hayâl?
Bir ibtisâma karşı teessür, bir iğbirâr,
Bir hüsn-i bî-behâya perestârî-yî cemâl.
Bir ömr-i bî-huzûra bedel bin azîm emel,
Sevdâ, alâka, eşk-i nedem, bûse-î visâl…
Bin şekl-i muhtelif ile zâhir bir ihtiyâç
Sezmek de, sonra bilmeden ölmek… nedir bu hâl?
Rıza Tevfik Bölükbaşı
(Serâb-ı Ömrüm)
Yazılan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Suç teşkil edecek yazılardan dolayı edebice.net sorumlu tutulamaz.
Henüz yorum yok.
Bu yazıya yorum yapabilirsiniz.