KANUNİNİN ŞAİRLİĞİ
Muhteşem Yüzyıl adlı dizi sebebiyle Osmanlının muhteşem yaşamına ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman dönemine ilgi arttı. Dizi, tarihi gerçekleri ve padişahın yaşamını çarpıtıyor diye çoğu kez eleştirilmişti. Son olarak Şehzade Mustafa’nın boğdurulması sahnesiyle yeniden gündeme oturan dizi, haber ve tartışma programlarından, kadın programlarına değin bir çok programda konuşulup tartışıldı.
Sinema ve Televizyonun kütüphanelerimizin tozlu raflarında kaybolmuş eserlere bir canlılık kazandırdığı yeniden okuyucunun dikkatini tekrar o eserler üzerine çektiği tartışılmaz bir gerçektir. Halid Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu” adlı eserinin, Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü” ve “Çalıkuşu” adlı başyapıtlarının, Orhan Kemal’in Hanımın Çiftliği adlı serisinin dizisi yapıldıktan sonra bu kitaplara olan rağbet oldukça artmıştı. Hatta “Hanımın Çiftliği” adlı eser bir iki hafta çok satanlar listelerinde başta yer almıştı.
Tarihi gerçeklerden hareketle kurgulanan “Muhteşem Yüzyıl” adlı diziden dolayı Osmanlının saray yaşamına ve devlet yönetme, padişah olma ve şehzade yetiştirme usullerine kadar birçok konu tartışıldı ve bu dizi Osmanlının ihtişamlı yaşamını yeniden ilgi odağı yaptı. Dizide Kanuni Sultan Süleyman’ın muhteşem bir sultan olmasının yanında başka vasıfları da verilmeye çalışıldı. Bu özelliklerinden biri de Sultan Süleyman’ın “şairlik” vasfıdır. Sultan Süleyman “Muhibbî” mahlasıyla şiirler yazan ve bir divanı bulunan şair padişahlarımızdandır. “Muhteşem” lakabını şairlik yönüyle de hak ettiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan Selim gibi her tür şirden anlayan, âlim ve şairlere önem veren, onlarla dost olmaktan büyük keyif duyan bir padişahtı. Özellikle devrin büyük şairi Bâkî ile sıkı dostluk içinde olması şiirlerinin sağlam kaynaklardan beslenmesine vesile olmuştur.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Beyitiyle başlayan gazellerinde olduğu gibi adeta vecize hüvviyeti kazanmış onlarca beyiti bulunmaktadır. Bu beyitin devamında:
Saltanat didükleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi
Ko bu ıyş ü işreti çün kim fenadur akıbet
Yâr-ı bâkî ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sagışınca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şişe-i çarh içre bir saat gibi
Ger huzur itmek dilersen ey Muhibbî farig ol
Olmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibi
Kanuni Sultan Süleyman, oğullarını da yüksek kültür ve şiir ortamı içinde yetiştirmiştir. Şehzadeleri Mustafa, Bâyezıd, Selim ve Cihangir şiirle uğraşan şehzadelerdi. Sultan Süleyman, sağlığındayken Mehmet, Mustafa ve Bayezıd’ın ölümünü görecek kadar da talihsiz bir babadır. Mustafa’yı kendisi boğdurmak zorunda kalmış, Bayezıd da şehzade Selim ile giriştiği taht mücadeleleri sonucunda İran’a sığınmıştı. Şehzade Bayezıd ve Kanuni Sultan Süleyman arasında geçen aşağıdaki mektuplaşma baba ve oğulun aslında şiir alanında ne kadar ustalaştıklarını göstermektedir:
Bâyezid’in mektubu:
Ey ser-a-ser âleme Sultan Süleymanum baba
Tende cânum cânumun içinde cânânum baba
Bâyezidine kıyar mısun benüm cânum baba
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultânum baba
Enbiyâ ser-defteri ya’ni ki Adem hakkıçün
Hem dahi Mûsi ile İsi-i Meryem hakkıçün
Kâinâtun serveri ol Rûh-ı a zam hakkıçün
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Sanki Mecnûnam dağlar başı oldı durak
Ayrılup bi’l-cümle mâl ü mülkden düşdüm ırak
Dökerem göz yaşını vâ-hasretâ dâd el-firak
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Kim sana arz eyleye hâlüm eyâ şâh-ı kerîm
Anadan kardaşlarumdan ayrılup kaldum yetîm
Yok benüm bir zerre isyânum sana Hakdur alîm
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Bir nice masumun olduğun şehâ bilmez misün
Anların kanına girmekden hazer kılmaz mısun
Yoksa ben kulunla Hak dergâhına varmaz mısun
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Hak Taâlâ kim cihanun şâhı itmişdür seni
Öldürüp ben kulum güldürme şâhum düşmeni
Gözlerüm nurı oğullarumdan ayırma beni
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Tutalum iki elüm başdan başa kanda ola
Bu meseldür söylenür kim kul günâh itse nola
Bâyezid un suçını bağışla kıyma bu kula
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Kanunî nin oğluna yazdığı cevap:
Ey dem-a-dem mazhar-ı tugyân u isyânum oğul
Takmayan boynına hergiz tavk-ı fermânum oğul
Ben kıyar mıydum sana ey Bâyezid hânum oğul
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Enbiyâ vü evliya ervâh-ı a’zam hakkıçün
Nûh ü İbrahim ü Mûsi lbn-i Meryem hakkıçün
Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-ı lem hakkıçün
Bî-günâham dime bâri tevbe kıl cânum oğul
Adem adın itmeyen Mecnûna sahralar durak
Kurb-ı tâatdan kaçanlar dâima düşer ırak
Tan degüldür dir isen vâ hasretâ dâd el-firak
Bî-günâham dime bâri tevbe kıl cânum oğul
Neş’et-i Hakdur übüvvet râm olan olur kerîm
“Lâtekul üf” kavlini inkâr iden kalur yetîm
Tâata isyana alîmdür Hudâvend-i Kerîm
Bî-günâham dime bâri tevbe kıl cânım oğul
Rahm u şefkat zîb-i îmân olduğın bilmez misün
Yâ dem-i masûmı dökmekden hazer kılmaz mısın
Abdi âzâd ile Hak dergâhına varmaz mısun
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Hak reâyâ-yı muti’e râi itmişdür beni
lsterem mağlûb idem ağnama zib-i düşmeni
Hâşâlillah öldürürsem bî-güneh nâgâh seni
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Tutalum iki elüm başdan başa kanda ola
Çünki istiğfâr idersün biz de afv itsek nola
Bâyezidüm suçını bağışlaram gelsen yola
Bî-günâham dime bâri tevbe kıl cânum oğul
Şehzade Bayezıd babasına yazdığı şiirde günahsız olduğunu ve kendisini affetmesi gerektiğini babasına söyler. Bayezıd’ın mektubuna cevabî bir mektup yazan Kanuni, oğlunu affetmeye meyilli olsa da oğlunun günahsız olduğuna inanmamakta ve onu tövbeye davet etmektedir.
Yaşar Vural
Yazılan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Suç teşkil edecek yazılardan dolayı edebice.net sorumlu tutulamaz.
Henüz yorum yok.
Bu yazıya yorum yapabilirsiniz.